Yazmıyorum uzun zamandır. E, yazalım artık biraz. Havadan, sudan, taştan, topraktan… Her şeyden biraz biraz..
Mesela havadan bahsedelim, onca paraya kıyıp aldığım mont ve bottan sonra havaların bana attığı kazıktan… Kış geldi diye hazırlanırken açan güneşten… Kısacası, Mikail’in beni kandırmasından.
Yazalım yazalım da, ne yazalım taştan, topraktan..
Yazalım yazmasına da, fikir boşken dolduramayız kelimeleri. En iyisi mi, bırakalım kağıdı kalemi. Yakalım bi’ sigara, düşünelim keyfi. Diyeceğim ama sigara da içmiyorum ki.. Daha da güzeli tokuşturalım iki kadehi, var gör yok bende içki. Sitem mi edelim bir iki? Sitem edeceğim bir olayımda olmadı ki…
En güzeli mi? Gözden geçirelim aldığımız dersleri, bilelim haddimizi..
Bir çınarın altında olsam şimdi, uzatsam ayaklarımı denize, izlesem güneşin batışını falan… Belki bir şiir yazardım, belki içimi dökerdim Beyaz’a. Her halükarda yazardım ama. Neticesinde bi’ yazdıklarım var farkındalık yaratan, bi’ de üç kuruş etmeyen gölgem. Sahi, şimdi gölgem bile terk etmiş gibi sanki beni. İyiliğim için terk etmiş ama, biraz yalnız kal da keyfin yerine gelsin, gölgen olan ben bile rahatsız etmeyeyim diye not bırakıp gitmiş. O notun arkasına bir de harita bıraksaymış mevzu bahis yer ile tadından yenmezmiş. Gölge işte, ne bilsin ben ne isterim…
En güzeli mangal yapalım biz ağabeyimle. Gerek sitenin bahçesinde, gerek Şile’nin sahilinde. Mangal yapalım da, işte o zaman değmen benim gönlüme. İki kadeh rakı alalım, içermiş gibi yapıp dökelim. Soran olursa iki kadeh tokuşturduk deriz… İçmek adamlık (!) ya sonuçta.. Sözde adam oluveririz…
Ama artık bakmayalım arkamıza… Adam gibi adımlar atıp, sağlam basalım yere. Gerek kalmasın arkada insan bırakmaya da, arkada kalmaya da…
Önceki yazım: Kul hakkını kul öder, Hak karışmaz.