Ne kadar akıllı olduğunuzu düşünürseniz düşünün, ne kadar güçlü ve iradeli olduğunuzu birisi çıkıp sizi kör edebilir. Bu birisi sizden akıllı değildir, sizden güçlü veya daha iradeli değildir. Ama bir şekilde sizi kör etmiştir ve siz ne kadar kendinizi kral zannetseniz de kralınız o olur. Hatta öyle bir kral olur ki, yaptığı zulümlere direndiğinizi sanarken aslında boyun eğersiniz. Siz katı kurallar çıkardım sanırsınız, kurallarınıza uyduğunu söyler fakat kendi kurallarıyla hareket eder ve takip edemezsiniz. Sonra kurallarınıza uymadığı için boynunu vurmaya kalkarsınız, gözünden iki damla yaş akıtır ve cellada “DUR!” emri verirsiniz. Bu emir merhamet olarak adlandırılır halk tarafından fakat kimse bilmez ki yaptığınız en büyük hatalardandır. Tek seferlikti, tekrarı olursa vururum başını dersiniz kendi kendinize, varın görün artık her seferinde böyle ilerler. Başını vuramadığınız kişiyi sürgünlere gönderirsiniz, tekrar dönemeyeceği sürgünlere… Sonra dayanamaz, açık bir kapı bırakırsınız krallığınızda. O kapı ki, sadece o kişinin girmesi için bırakılmıştır. O kişi girdiğinde tekrardan kapanır kapılar, tekerrür eder tarih.
Çok sefer celladın önüne gönderirsiniz ve her seferinde “Dur!” emri verirsiniz. Bu emir ilk zamanlar kasvetlidir, sonraları merhametli, sonraları ise aciz. Çünkü bilirsiniz ki her emirde biraz daha yıkarsınız otoritenizi. Biraz daha bilirsiniz kanunlarınızın ayaklar altına alınacağını. En sonunda acı gerçeği kabullenirsiniz. Eskiden cellattan korkanın artık giyotini umursamadığını. “Senin boynunu vuracağım kadın!” dersiniz, umursanmaz. Çünkü bilinir ki celladın önünde boyun eğse de “Dur…” emri gelecektir. Fıtrat gereği insanoğlunun yapısında vardır bu, suçlu cezasını çekmezse suç oranı artar. Suç oranı arttıkça otorite zayıflar sonrasında ise başa suçlu geçer.
O yüzden en kötü şeydir gözleriniz varken görememek, kulaklarınız varken duyamamak, gücünüz varken kullanamamak. Daha doğrusu yanlış kişiye edilen merhamet. Bunların tek sebebi ise, evrende kime sorarsanız sorun alacağınız tek cevap, aşktır. Aşkla başlayıp sevgiyle devam eden bir ilişkidir tek sebebi. En azından sizin öyle sandığınız. Kısacası, yüzlerce gözünüz olsa da, bunları kör etme gücü olan birisi gerçeklerden uzaklaştırır sizi, tutarsızlaştırır ve tahtınızdan eder.
Şanslıysanız eğer, gün gelir ve yeniden “VURUN KELLESİNİ!” dersiniz kasvetli şekilde. Her şey tekerrür edecek sanar, celladın önüne giderken bile size laf yapar, umursamaz. Çünkü yeniden bir “dur…..” emri gelecek diye düşünür. Bu da, bu da onun en büyük hatası olur işte. Cellat giyotini hazırlarken akıtmaz iki damla göz yaşını, sürekli “dur…” diyecek nasılsa, “Güç bende, vuramaz kellemi.” diye düşünür. Giyotini kaldırır cellat, Kral’a bakar emir için, kafasını sallayarak onay verir kral, zor bir karardır, aynı zamanda çok geç kalınmış. Ardından kellesi alınacak kişi anlar o anda giyotinin ineceğini. Giyotinin ensesine ineceği bir saniyelik zamanda anlar tüm hatalarını, yaşar tüm pişmanlıklarını. Ama çok geçtir artık, artık herkes kendi hayatını yaşayacaktır. Alınmıştır kelle, bitmiştir zayıflık.
Önceki yazım: Dik Duruşunuzu Eğrileştirirseniz Sırtınıza Binen Çok Olur