Arkaplanda dinleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=EFJ7kDva7JE
Boş lafları hatrı sayılır edebi metinlerle süsleyip, içine kendinizce duygu katıp klavyeden dokuduğunuzda hissettiremezsiniz özleminizi, sadece “özlem” olgusunun değerini düşürürsünüz klavyenin her bir harfiyle.
Özlem demek, basit bir duygu değildir, özlem demek seldir, afettir, ilerledikçe can yakan bir duygu silsilesidir özlem demek. Özleyen insan, özleyen hayvan, özleyen canlı… Bazen tanrı özler kullarını, bazense orospu olur dillerde. Mesaj atılır “Özledim, n’olur dön artık.” diye, özlem o değildir sevgilim. Özlem saate aldırmadan, kilometreleri hesaba katmadan, “Annem, babam, akrabalarım ne der?” demeden gitmektir özlediğine. Çünkü özlemek sadece hissedilmez, fiile geçmediyse bir sikim değildir içinizdeki özleminiz. Özlem bir günlük insana duyulmaz, özlem bir aylık insana duyulmaz veya bir asır. Özlem zamana aldırmaz çünkü, saniye de olur, yıl da. Kimi zaman yanındayken özlersin, dedim ya ama, ağlamıyorsan özlememişsindir aslında. Özlem demek gözyaşıyla süslenirse özlemdir, kafiyeli methiyelerle değil. Özlem demek gözüne baktığında anlayamadığın o boş duygu değil, içinde kaybolduğun okyanus oluyorsa özlemdir. Kısacası sevgilim, özlüyorsan eğer aldırış etme “o ne der?”‘e, bu neyi düşünüre. Kısacası sevgilim, özlediğini düşünüyorsan tekrar düşün seni kavuşmaktan alı koyan etmenlere. Kilometreler mi, saatler mi, düşüncelerin mi? Eğer tekrar düşündüğünde aldığın cevap bunlardan birisi ya da bunlara benzer bi’ şeyse, özlememişsindir, söyleme. Söyleme ki gerçek özlemin anlamını yitirme, söyleme ki bi’ gerçeği olsun özlemin… Sahte hislerin arkasında yitirmesin benliğini, kısacası sevgilim, saygı duy özleme.
Önceki yazım: Aman ya, püff!