Bulunmaz Hint Kumaşı

16 Kasım 2015 (Pazartesi) - 15:45 - Ufuk ÇINAR

Yazalım yazalım da ne yazalım ey Çınar?

Şu cümleyle başka bir yazıma başlamıştım ve boş boş yazmıştım. Havayı, suyu, toprağı… Her şeyi yazmıştım. Ama bu yazım öyle olsun istemiyorum. Bu yazımda toplumsal bir sorun olarak gördüğüm, kendi düşüncelerime göre olması gereken ama olmayan şeylerden bahsetmek istiyorum.

Yavaştan giriş yapayım. Ben akşam ezanı okunduğunda, hava kararmaya başladığında topunu alıp kolunun altına, cincilerini (bilye) doldurup cebine, oyununu yarım bırakıp evine giden, babasından korkup annesinden sakınan bir toplumda büyüdüm. Küçükken tüm arkadaşlarım da aynı ben gibi, hava kararmaya başlayınca oyunu bırakıp yarıda, giderdi evine ocağına. Bir çocuk için oyunu bırakmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz. Ama havanın kararmasıyla birlikte içimizde oluşan korkudan dolayı hiç zor olmazdı yarıda bırakmalarımız. En azından bize böyle aşılanmıştı, korkmamız gerekiyordu. Büyüklerimi, gerçekten büyük olanlarımı dinlediğimde onlarda böyleymiş zaten. Dedem, anneannem, babaannem, annem, babam, dayılarım ve niceleri. Bakın, ayırmıyorum kız ya da erkek diye. Çünkü kızı da birmiş, erkeği de. Neticesinde hava kararınca evinde olurmuş herkes.

İşte, ben biraz önce anlattığım şekilde büyüdüm, büyütüldüm. Benim doğrularım bu şekilde aşılandı bana ve bundan hiç yakınmadım. Ama şimdi dışarı baktığımda penceremden görüyorum ki kızlar olmuş erkek, erkekler olmuş gevşek.

Büyük lokma ye, büyük konuşma derler. O yüzden olabildiğince küçük konuşmaya çalışacağım. Allah söylediklerimden dolayı yüzümü kara çıkartmasın.. Ben babamın ağabeyim ve beni büyütmesinden, annemin bize vaktinde koyduğu o ince çizgilerden çok memnunum. Allah kısmet ederde bir oğlum olursa ileride, adını Umut Tuna koyar kendim nasıl büyütüldüysem öyle büyütürüm. Benim kız kardeşim yoktur fakat kız kuzenim çoktur. Ve hiçbirisi ben gibi büyütülmediği için kimseye örnek gösteremem. Bak bu ablan, bunu örnek al diyemem. O yüzden bir kızım olursa adını Alya koyar, kendisini kimsenin şüphe edip yakınmayacağı şekilde büyütürüm. Çok nadir olmak kaydıyla akşam vakti geç kalmasına müsade ederim misal. Üniversite ortamında çatısına güvendiğim yerlerde, biraz olsun muhafazakar yerlerde tutarım. Ona, başkasıyla aile olana dek göğüs kafesimde büyüttüğüm kuşum gibi yaklaşırım, eşi olacak adamın göğüs kafesine girene dek oradan çıkmasına da müsaade etmem. Zaten öyle olması gerekir kanımca kız çocuğu. Hem cesur, hem korkak. Konu namusuysa dünyanın en cesuru, korkusuzu ve eşkıyası, konu bir yabancıysa dünyanın en korkağı, sessizi ve dokunulmazı. Evet, kız dediğin dokunulmaz olmalı. Erkekte ona keza, evet erkek biraz daha cesur olmalı fakat o da belirli çerçevelerde. Hani orosp* lafını sadece kızlara söylerler ya, değil. Erkek dediğinde adam olmalı, gidipte erkeğin orosp*su olmamalı.

Kısacası evlat olarak büyüttüğüm çocuklar özel olmalı. Şuanda bile “Yok artık öylesi.” denilenlerden olmalı. Biz nasıl “bulunmayanlardan” olduysak, evlatlarımızda öyle olmalı. Evlatlarımızın öyle olması içinse önce biz olmalıyız. Neticesinde günümüzdeki yaşıtlarımın tüm rahatlığı ya anasından kaynaklı ya babasından. Zor da değil öyle olmak biliyor musun, hiç zor değil. Sadece gerçek benliğimizi koruyalım şu modern toplum denilen ahlak yoksunu kısma yeter. Onlara özenmeyip, gerçeklerden ayırmayalım mesela gözümüzü. Neyse doğrumuz odur yolumuz deyip bu çizgiden çıkmayalım. Çünkü yaşanan her şey asıl o zaman güzel olur. Aşkı da, sevgisi de, merhameti de, hazzı da o zaman anlam kazanır gönlümce. 5 para etmeyecek insanlar için mahvetmeyelim geleceklerimizi, anlık düşünerek kırmayalım sevenlerimizi. Özellikle 3 gün sonra yanımızda olmayacak insanlar için asla ama asla üzmeyelim ömür geçireceklerimizi. Kısacası birazcık, ama birazcık açalım gözlerimizi ve görelim gerçekleri. Kırıldığımız şeylerin aslında ne kadar değersiz olduğunu, kırdığımız şeylerin karşı taraf için ne kadar değerli olduğunu sürekli sorgulayalım.

Kıssadan hissesi, artık önce ben demeyi bırakıp önce sen diyelim. Önceki yazılarımda da değindiğim üzere annemin ünlü bir sözü vardır, “Ben demek şeytan işidir oğlum, ben deme, cümlede bile ilk olarak ben kelimesini kullanma.” Bu söz geldi aklıma geçenlerde, konuşmalarıma baktım sonrasında. Sonra “İyi ki!” dedim, “İyi ki anam böyle yetiştirmiş bizi.” Çünkü önce ben demek, yanınızdakini her zaman yalnız bırakmak demektir. Ama önce yanınızdakine sormak, işte bu büyük bi’ erdemdir.

Önceki yazım: Ben Sizi Bilmem

Yorum gönder