Ne soyleyeyim ne yazayim bilmiyorum. Eskiden sabit fikirlerim, degismeyen kurallarim vardi, hayatim da ona gore sekillenip giderdi, dolayisi ile celiski bagina fazla girmez kesinlik yolundan emin adimlarla ilerlerdim. Simdi ise hic de oyle degil. Surekli olarak celiski baginin meyvelerini yiyorum kesinlik yoluyla alakam bile yok, her daim ortadayim.
Ortada olmak benim karakterimde olan bir insan icin kanimca zor bir durum. Cunku ortada olmak demek benim icin bilinmezlik ve caresizlik demek. Çelişki tarafi ise en kotusu, kesinlik tarafi ise tahmin ettiginiz uzere en iyisi. O yuzden dusunuyorum surekli olarak, “Ne yaparsam kesinlik yoluna girerim yine?” diye. Ama bu sorunun cevabini ararken bile o meyveleri yemeye devam ediyorum. Bu da icinden cikilmaz bir kasirganin ortasina atiyor beni. Etrafinda benim ve onun dusuncelerinin yer aldığı bir fırtına bu. O kadar şiddetli fikir catismalari var ki düşüncelerimiz birbirine değdiğinde fırtınanın icinde şimşekler çakıyor. İşin kötü tarafı bu şimşekler onu da beni de yaralıyor, gucsuzlestiriyor.
Son zamanlarda o fırtına biraz daha dingin durumda, çünkü fırtınaya sebep olan fikirler birbirinden uzakta yalnız başlarına. Hala birbirleriyle olan bağlarını tam anlamıyla koparmadıkları için küçük catismalar çıkabiliyor amma velakin bu catismalar iki tarafa da zarar vermiyor. Çünkü her iki taraf da eskisi gibi yanıp tutuşan birer aşık değil. Daha çok kendi doğrularına yönelen birer birey.
Bireyler kendileri gibi davranınca ister istemez tek olan yol çift oluyor. Yolun ilerleyen kısımlarında ise yol tek seride mi düşer yoksa bir çatal mi gelir bilinmese de şuanlık gidişat bir çatalı işaret ediyor gibi, katedilen çift şeritli yolların bazı noktalarında yolun ayrıldığına dair trafik levhaları dikmiş çünkü o. Ve daha da dikecek gibi görünüyor objektif bir bakış açısıyla bakıldığında.
Önceki yazım: Burası İstanbul