Çok uzun zamandır kalemi elime almıyorum, daha doğrusu klavyeyi. En son kaç yaşında kaç kelime karaladım onu da hatırlamıyorum zaten. Ne kadar önemi var derseniz, onu da bilmiyorum…
Kısacası bilinmeyen bir yerlerde bilinmeyen ruh hallerindeyim diyebilirim.
Büyüyorum, tek fark ettiğim bu. Baba oluyorum mesela, bunun sorumluluğu ince ince yükleniyor bedenime, ağır mı derseniz bilmiyorum. Bilmemekte de son derece haklıyım, ilk defa baba oluyorum. Bugüne kadar şımarıkça doğum günü çocuğu oluyorken bundan sonra bir çocuğu doğum gününde şımartmak için çabalayacağım mesela, tuhaf ve çok güzel bir his.
Bugün 28’i doldurdum, 29’dan gün aldım ve Allah nasip ederse 29’u yarıladığımda bir çocuğum olacak. Bu cümleyi kurabilmek hiç kolay değil, emin olun baba olma haberini alan hiçbir erkek için de kolay değil. Gerçekten tatlı bir zorluğu var bu cümlenin… Neyse, burası farklı bir başlıkta yazılmalı… Önemli olan bugün doğum günü kutlamalarındaki samimiyetsizliği fark etmem, şu instagrama atılan hikayeler. Kimin ne kadar umrunda? Benim değil mesela, doğum gününüzde paylaştığınız hiçbir kareyi (istisna kareler hariç) umursamıyorum, benimkisini de siz umursamıyorsanız. Umursadığınızı düşünebilirsiniz ama umursamıyorsunuz. Çevrenizden sahte “Tebrik ederim, nice yaşlara, mutlu yıllar…” gibi tebrikleri almak için atıyorsunuz o hikayeleri, bugün bunu aştım. O sahte tebriklerin biri bile umrumda değil artık, sevenlerim zaten tek tek arayıp, mesaj atıp tebrik ediyor. Instagram’dan düşecek 100 tebrik yerine gerçek arkadaş ve akrabalarımdan aldığım 10 tebrik çok daha değerli mesela, çevremde beni sevenleri hissediyorum böyle olunca.
Sosyal medyanın sahte samimi ortamından çıkıp sevdiklerinizle bir kadeh kaldırın, gerçeği tadın… İşte o zaman tadacaksınız değerin ne olduğunu, abinizden alacağınız bir tebrik kartı, kuzeninizden gelen bir çağrı, kardeşinizin sizi özlemesi, tüm değerli olanlar bunlar. Ne hediyeler, ne hikayeler. Tek değerli olan gerçekten samimi olan sizlersiniz…
Önceki yazım: Saygı