Arkaplanda dinleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=5-MT5zeY6CU
Gözyaşı üzer insanı.. Kimin olduğu önemli değil, bazen bir insanın bazen bir köpeğin veya kedinin… Gözyaşı, üzer. Kimden aktığı önemli değil, neden yuvasını terk ettiği, ne kadar süre boyunca özgür kaldığı önemli değil gözyaşının. En azından içinde duygu kırıntısı varsa canlının, üzer. Canlı diyorum çünkü insan olmasına gerek yok ne dökenin ne de dökeni görenin. Bazen insan döker, bazen hayvan. Hatta biraz yakından baksak, ağaçlar ve çiçekler bile döker.. Annem beni hep “Çiçekleri koparma oğlum, onlar dalında güzel, sen onları koparınca ağlar onlar..” diyerek büyüttü. O yüzden her çiçek kopardığımda bir nebze gözyaşı süzerim içime doğru, onların fiziki olarak dökemedikleri.. İşte tam da bu anda aklıma gelir, mutluluk da sebep olur gözyaşına. Kopardığım çiçekler birilerini mutlu edeceğini bildikleri için dökerler gözyaşlarını. Bi’ insan, başka bir canlının gözyaşından mutlu olamaz, olmamalıdır. Ben olmam, en azından olmam sanırdım… Bugün gözyaşı döküldü uğruma, suçum olmayan bir konuda benim hakkımda yargıya varanlar tarafından.. Neyse ki yargı infaza dönüşmedi ve ifademden sonra her şey açıklığa kavuştu. İşte tam bu anda yargıcın göz yaşı döktüğünü öğrendim ve küçük bir tebessüm sardı, utandım. İyi yönünden baktım, yargıç, suçum olduğunu düşündüğü için akıttı inci damlalarını, beklemediği için benden böyle bir suçu.. Dolaylı yoldan değer verdiği için, korktuğu için. Korku bir sevgide en olması gereken şeydir, bazen “Sana değer veriyorum.” demezsiniz, iki damla gözyaşıyla iliklerine kadar hissettirirsiniz karşınızdaki kişinin. O yüzden ilk defa bir gözyaşında üzülmedim, tebessüm ettim. Çünkü hissettim, o damlalar aslında ölü bir bedeni canlandıran yaşam damlalarıydı.
Önceki yazım: Her insan bir nebze zalimlik taşır içinde...