Hayal kurmak hedefe ulaşmanın ilk adımıdır. Hayali olmayan hiç kimse, herhangi bir noktaya ulaştığında başarılı sayılamaz. Çünkü hayal kurmadığı sürece o noktaya ulaşmak için bir çaba sarf etmemiş, bir anda lap diye kendini o noktada bulmuş olur. Mesela benim hayallerim çok boktandı eskiden. 5 yaşımı doldurmamışken henüz tuz üstünde uyurduk babamla, hayalim sadece bir kamyon dolusu tuzu satmak ve eve dönmek olurdu, ardından kamyonu yeniden tuz ile doldurup yeniden satmaya çıkardık. Kısır bir döngüydü, sonra okula gitme hayallerim başladı, ilkokula 7 yaşında alıyorlardı ben üstün ısrarlarım sayesinde 6 yaşımda yazdırttım kendimi, hayalimi gerçekleştirmiştim ama başka hayallerimin bu hayalimi öldüreceğini hiç düşünmemiştim. Tam hatırlamıyorum ama ya ilk ya ikinci hafta sonunda götüme tekme yiyerek atılmıştım okuldan. Çünkü okula gitme hayalim gerçekleştiği için sınıfta oyuncak arabayla oynayıp duruyordum başka hayaller içinde. Ardından ilkokul yaşım geldi ve eğitimimi tamamladım. İlkokul 8’e geldiğimde (şuan ortaokul) ise lise hayalim başladı, lise hayatıma Gökçeada Atatürk Anadolu Öğretmen’de başladım, aile özlemi falan filan derken Salihli Anadolu Lisesi’nde devam ettim. Eski Türk Birliği değil, hani şu Sekine Evren denginde olanda. O sıralar babam pazarcılık yapıyordu, maddi manevi sıkıntılardan dolayı herhangi bir üniversite hayali kurmuyordum. İnsanoğlu su gibidir, içinde bulunduğu ortama göre şekil alır, onca sıkıntımız varken Astronot olmayı hayal etmeyecektim tabii ki, manav olayım dedim. Babamdan bir hayat dersi aldıktan sonra dirsek çürütmeye karar verdim. Hayat dersine şuradan ulaşabilirsiniz. Çürüttüm de, İstanbul’da (lisedeyken kesinlikle okumak istemediğim şehirdi) Okan Üniversitesi İkinci Öğretim’de Paramedik bölümünü bitirdim, hem çalıştım hem okudum, biraz alkış, şak şak şak.. Tamam abartmayın. O zamanlar başka hayallerim vardı, aşktı evlilikti, mutlu pembe panjurlu ev zırvalıkları işte. Başka hayallerim de vardı ama, bir gün rahata ermek. Dedim ya hem çalıştım hem okudum, robot gibiydim amına koyayım, sabah iş akşam okul, koskoca 2 sene böyle geçti. Ardından okul bitti, sikerim lan İstanbul’unuzu deyip memleketime döndüm. KPSS çalışacaktım sözde, çalıştım da aslında az biraz. 1 saat çalıştım, 1 saat oyun oynadım, 2 saat gezdim sonra geldim yine 1 saat çalıştım. Bu da kısır döngüye girdi. O zamanlar KPSS’den 75 puan alma hayali kuruyordum çünkü atanmak için bu puan gerekliydi (75 puanla atanılamadı, 78 ile kapattı.) Ben 79,71 aldım, Allah’a binlerce kez şükür olsun, 2. alımda atandım. O zamanın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ’a en içten duygularımla teşekkür ediyorum, sayesinde atandık.
Adak adadım 75 üstü alırsam diye, hayalimdi, gerçekleştirdim. Ardından gezme hayallerim vardı, çatır çatır yemek maaşımı, ilk aylarımda acayip bir dar boğaz durumum oldu, borçlarımı kapattım, araba aldım falan filan şuan ise orta halliyim. Aylık ödediğim 1500 lira civarında krediden kalan kısmı pek takmadan harcayabiliyorum. Bu imkan da beni hayallerimin peşinden gitmeye yönlendirdi. Hayallerim arasında motosikletime atlayıp kamp yapmak vardı, şekil 1’den göreceğiniz üzere yaptım.
Manzaranın güzelliğiyle kapatıyorum günü. #kamp #repsol #doğa #deniz
Ufuk Çınar (@fkcnr)’in paylaştığı bir gönderi ()
Tabi bu gezi anlık bir karardı, hadi dedim deniz kenarına gidip geceleyeyim, gittim geceledim. Asıl hayallerim arasında Kıyı Ege Turu var, Kapadokya’da güneş doğarken kahvaltı yapmak ve elbet ki muhteşem manzaralara ev sahipliği yapan Karadeniz! Şimdilik ilk önce Kıyı Ege Turu’mu gerçekleştireceğim gibi duruyor, ardından da Kapadokya. Kısacası şuan için hayallerim gezmek üzerine, güzel yerler görmek, yeni insanlar tanımak, maceralara atılmak. Ve dün, bu hayallerime ilk adımı Selçuk Pamucak sahilinde geceleyerek attığımı düşünüyorum. Her ne kadar Manisa’dan dönerken şiddetli rüzgardan dolayı bazı tehlikeler atlatmış olsam da, motorum ve ben, Allah nefes bahşettiği sürece yollarda olacağız.
Önceki yazım: Ağlamalı insan bazen