“Peki insanlar nerede?” dedi Küçük Prens. “İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.”
“İnsanların içinde de öyle hissedersin.” dedi yılan. “Arada pek fark yoktur.”
Belki de hepimizin içinde büyük çöller vardır. Bazımız Leylamızla o çöldeyizdir, bazımız Leylamız yüzünden. Bazımız arada bir o çöle iner, bazımız o çölde müebbettir.
Küçük prense yılanın verdiği cevap gibidir hayat. An gelir insanların içinde yalnız hissedersiniz. Belki tek cümle yeter bunu hissetmenize, belki tek davranış. Belki de tek sezgi.. Öyle ya da böyle ayağınızda hissedersiniz çölün kızgın kumlarını ve yanında esen yalnızlığı.
Bazen çölünüzden çıkar gibi yapıp bir su istersiniz yanınızdakinden, “Susuzum..” dersiniz susuzluktan müzdarip, sonra o çölde biraz daha yürümeye koyulursunuz karşınızdakinin susuzluğunuza aldırış etmeyip su içmesinden.
O yüzden boşuna alınganlık etmeyin, anca ayaklarınız yanar o çölün kumlarında. Siz “Susuzum.” derken karşınızda su içen insana ise hiç kızmayın. Belki o da bir gün, belki o da bir gün anlar derdinizi. Anlamazsa da vay halinize. Ayaklarınızın kızgın kumlara alışması için dua edersiniz atsan atılmaz, satsan satılmaz bir kişiyse. Neticesinde, iyi gelmiyordur dertlerinize. E öyleyse, karışmasında çölünüze..
Önceki yazım: Sevdiklerinizi hatırlamak için ölmelerine gerek yok