Duygusal bir karmaşanın içindeyim şu sıralar. Hop oturuyorum hop kalkıyorum, hop gülüyorum hop gözlerim doluyor. Farklı bir durum yani. Durumdan şikayetçi değilim ama, biliyordum en başından böyle olacağını. Bazı kararları alarken göze almıştım bunları. İlaçlarımı bırakıp ben olduğumda karşılacağım zorluklardan sadece birisiydi bu: duygu değişimleri. Öfkelerim, aşırı duygusallıklarım ise karakterimin bütünleyicilerinden birkaçı. Hele bir de gurbet girecek işin içine kısa zaman sonra, değmen benim halime. Gönlüm olacak bir meyhane, kalbim olacak şair. Ama olması gereken bu, bazen acıyı çekmek gerek daha fazla gülebilmek için. Öyle bir durum bu, biliyorum.. Dahası mı? İnanıyorum. Zaman yenecek bazı acıları, Koray Avcı’nın dediği gibi: “Geçtim borandan kardan, yitirdim bahçeleri.”
Her şeyde vardır bir hayır. Hayat felsefem bu oldu, ne kadar güzel değil mi hayat felsefem. Her şey de vardır bi’ hayır. Kötü şeylerin altında bile iyi şeyler arıyorum. Mesela Muhittin’im ile İzmir’e gittiğimizde neredeyse kaza yapıyorduk. Çok ucuz atlattık, ama keşke yapsaydık. Sadece maddi hasarla kurtulacaktık belki ama bugün yaşıyor olacaktı can dostum. İki azar işitecektik babalarımızdan, belki ikişer tokat. Ama yaşayacaktık, hala birlikte gülüp eğleniyor olacaktık. Birlikte maceralara atılacaktık, yarı yolda bırakıp gitmeyecekti beni. Ona da bir şey diyemiyorum elinde olsa zaten gitmezdi biliyorum. Bunun altında bir hayır arayamıyorum ama, kardeşimin ölmesinin nasıl bir hayrı olabilir ki insanlara. Kendi halimizde takılıp giden insanlardık. Arada bir dağları tepeleri yakıp karakolluk oluyorduk ama kimsenin canına zarar vermezdik, çekinirdik. Bilirdik Allah verir Allah alır, en acısı da bu. Allah aldı, kanımca vakitsiz aldı. Vadesi doldu diyemiyorum ben kardeşim için daha 20 yaşındaydı. Ömrünün çeyreğinde. Hiçbir şey görmeden etmeden gitti, götürüldü. Allah’ın işine karışacak değilim, haddime değil elbet ama keşke biraz daha kalsaydı, biraz daha doysaydım dostluğun kelime anlamına. Karşılıklı oynayabilseydik düğünlerimizde, sağdıcım olabilseydi. O da beni bagaja tıksaydı mesela, neyse işte bahsettikçe içim yanıyor sadece. Allah sabır versin bizlere, geride bıraktıklarına. Toprağı bol olsun kardeşim, mekanı zaten cennet.
Diğer konulara değinmek gerekirse, Allah’ın izniyle yarın bir tarih verilecek. Diyecekler ki şu tarihte gel. 2014 yılında 7 ya da 8 Temmuz’da gittiğim tarih gibi bir tarih bu. Yeni başlangıçlar, ama bu sefer güçlü ve kuvvetli. Bu sefer İstanbul’u ve gurbeti tanıyan birisi olarak gideceğim. İnşallah yüzüm güler yüküm hafifler. Yoksa bu şehirde kaldıkça sadece içim yanacak. Sadece içim yanacak..
Not: Artık okumuyorum yazdıklarımı, sadece yazıp geçiyorum. Sürç-i lisan ettiysem, yanlış bir kelime kullandıysam affola.
Önceki yazım: Gelmedim say...