Muhteşem Robot Sanayi – İstanbul

11 Mayıs 2019 (Cumartesi) - 3:05 - Ufuk ÇINAR

Seveniyle, nefret edeniyle, güzellikleriyle, çilesiyle bir başyapıt İstanbul. İstanbul bir başyapıt ama kimlere? Sana, bana, ona mı yoksa sadece cebinde parası, arkasında villası olanlara mı?

Evet tam olarak bundan bahsediyorum. Ekmeğinin peşinde koşanlar Muhteşem Robot Sanayi – İstanbul fabrikasının bir ürünüyken o kişilere ekmek verenler de tam olarak o fabrikanın sahipleri. Sabahın 6.30’unda kiralar ucuz diye Pendik’te yaşayıp asgari maaş kazanmak için Kadıköy’e çalışmaya giden vatandaşım, sen bir robotsun. Eskiden hayalleri olan, çocukluğunda yıldızları merak eden sen, artık çocukların yıldızları hayal edebilsin diye haftanın 6 belki de 7 günü boyunca sabahın erken saatlerinde kalkıyor, akşamın geç vakitlerinde dönüyorsun. Çocukların hayal kurabilsin, okuyup kendilerini kurtarabilsin diye onlarla geçireceğin zamanlarını otobüslerde, metrolarda, metrobüslerde harcıyorsun. Peki buna değiyor mu? O fabrikadan çıkmış birisi olarak konuşursam eğer değdi, en azından benim o fabrikada işlenmiş olmam bugün fazlasıyla değdi. Ama senin için değiyor mu? Aldığın para ailene güzel bir geçim sağlıyor mu, aldığın paranın yanında çok daha değerli olan şeyini, vaktini de ailene veya sevdiklerine harcayabiliyor musun? Ya da sen güzel arkadaşım, evet evet henüz 22 yaşında, gençliğinin başında olan sen, kazanmak için uğraştığın para karşılığında kaybettiğin şeylerin farkına varabiliyor musun? Varabiliyorsan sende ışık var, o fabrikadan kurtulduğunda güzel yerlere geleceksin veyahut da o fabrikada robot olmaktan çıkıp robotları kontrol eden olacaksın… Bu çok güzel olurdu. Peki ya sen, diğeri, sen farkına varamıyor musun? Hayattan aldığın en büyük zevk Asya kıtasındaki evinden çıkıp Avrupa kıtasındaki işine giderken güzel manzaraları hikaye atmak mı? O zaman sana öyle bir “Vah!” ki, sen bir baltaya sap olamadığın gibi ileride eğer robot çöplüğüne gitmezsen emekli robotlar arasında fişinin çekilme zamanını bekleyeceksin. Çünkü gıcırdamaya başlayan vidalarını yağlatacak birikimin olmayacak.

Aslında sadece İstanbul’u fabrika yapmak pek doğru değil, bunun İzmir’i, Konya’sı ve hatta Diyarbakır’ı var. Ama en sömürgecisi, en tacizcisi, en acımasızı İstanbul.. Dedim ya, üç kuruş kazanmak için insanlar kıta değiştirmek zorunda.

İstanbul Robot Fabrikası’nda üretimde olan robotlar öyle bir kodlanıyor ki, çoğunun sorgulama fonksiyonları çalışmıyor bile. Varın görün o fonksiyon doğuştan kazanılmış bir yeti olsa da güneş doğmadan evden çıkıp güneş battıktan sonra eve gidince yaşama yetisi haricinde hiçbir fonksiyonun anlamı kalmıyor. Nasıl kalsın ki?

Bu fabrikadan çıkmış birisi olarak söylüyorum ki, benim 2 yılımın üzerinde zamanını aldı ama aldığını fazlasıyla veriyor. Şuan İstanbul fabrikasında olmasam da başka şehirlerde başka robotlara hizmet veren bir robot olarak mutluyum. Çünkü yaşadığım şehirler, yaptığım işler İstanbul gibi Vakit Katili değil.

Önceki yazım: Gobat

Yorum gönder