Olabildiğince gücüyle üzerime doğru vuran dalgalar var şuan. Marmara Denizi’nin Güzelyalı Sahili’ndeyim ve çok mu çok rahat bir puf koltuğun üzerinde sadece başımdaki ağrıyı hafifletmek uğruna yazıyorum… Ne yazacağım, kimden bahsedeceğim inanın hiçbir fikrim yok. Şuan sadece orta kahvemin ve sade sodamın ne zaman geleceğinin derdindeyim. Bunlar haricinde yüzüme bilgisayar ekranının ışıklarının vurması dikkatleri üzerime toplamama sebep oluyor. Bundan şikayetçi değilim, hoşnut olduğum da söylenemez, sadece umursamıyorum. Eski yazılarımı okuyan birisi bu şekilde bir blog yazısı yazdığımı zaten bilir.. Hayır hayır, hırçın Karadeniz’de ayağımda çorapsız şekilde yazdığım yazı değil, yanıma küçük bir çocuğun gelip tatlı bir sohbet ettiğimiz yazı. Neyse, kahvem geldi, sade sodam da birazdan gelir.. O ikisi geldiğinde manzaranın keyfini çıkarmak için bir süreliğine kapatacağım ekranı, ardından yine ben diye çıkarım karşınıza belki gündelik meselelerimden bahsetmek üzere…
Havalı havalı takıldığım yok, ukâlalığımsa asla. Ben sadece birilerini özlüyorum hayatımda, geri dönme ihtimali söz konusu olmayan birileri. Mesela deniz kenarına geldiğimde onunla ilgili bir şeyler hatırlıyorum, doğum gününde İzmir’e gittiğimiz ve onun bizim denize girdiğimizi izlemesi gibi. 3 gün sonra bu dünyadan göçecek olduğunu bilseydi yine de girmez miydi? Biliyorum çok saçma bir soru oldu bu. Neyse işte, özlemime verin. İnsan her daim kavuşamayacak olduğunu özlüyor sanırım, kavuşma ihtimali olduktan sonra özlemin anlamı ne ki?
Yanımda “Amaan ya, boşver konuyu değiştir.” diyecek birileri olmadığı için denizin bana dalgalarıyla bunu fısıldadığını varsayıp konuyu değiştiriyorum. Yoksa üzerimdeki dikkatler bir anda “Yazar sanırım, ilham almak için burada.”, “İşini mi yetiştiriyor acaba, helal olsun.” izlenimlerini “Deli lan bu, geldi yazdı yazdı sonra ağladı.” gibi düşüncelere bırakacak. O yüzden en güzeli konuyu değiştirmek.
Evet gelelim sıradan mevzularıma..
Yarın 13 Haziran, tercih listesini bildirmenin son günü. Ben tercihlerimi yaptım, öyle bir tablo oldu ki en batıdan en doğu sayılmasa bile doğuya kadar birçok şehir var içinde. Merak edenler için tercih listem şu şekilde deyip yüklemek isterdim ama “Hiçbir kadroya yerleşemediniz.” yazısını görene dek bunu yapmayı planlamıyorum. Olur da Allah müsaade ederse de atandığım il ve ilçeyi yazıp yeni bir yazı hazırlarım sizler için. Bunun haricinde ise anlatacağım pek bir şeyim yok ya benim, her şey eskisi gibi işte. Konuşmadığımdan değil konuşacak konum olmadığı için konuşma gereği duymuyorum. İzninizle Güzelyalı Sahili’nde denizin ilk defa hırçınlaşmasının tadını çıkarmak istiyorum, benden bu kadar.
Önceki yazım: İliklerinize kadar sevin