Tepedeyim, yalnız başıma. Yine saçma sapan muhabbetler, bağnaz insanların dolduruşuna gelen birileri yüzünden. Arka planda ise onlarca şey açık, bir tanesi hepsini bastırıyor ama: JoyTürk Akustik…
Normalde yazı yazarken arkaplanda bir şeylerin açık olmasını sevmem ama şuan umursamıyorum her nedense. Neyse konu bu değil..
İyi alıştım.. Yazı yazmak için bulunduğum ortamdan farklı ortamlara gitmeye iyi alıştım. Bu davranışı ilk İstanbul’da sergiledim sanırım, yazı yazmak için Kadıköy’e gitmiştim. Belki öncesinde de yapmışımdır ama en aklımda kalan o. Yağmur damlaları usulca düşerken üstüme dövüyordu parmaklarım klavyeyi yüreğimin söyleyemediklerini haykırmak için.. Sonrasında ise gecenin 4.30’u mu ne yine Kadıköy’e gitmiştim, Tipo vardı hatta altımda. Gençlere denk gelmiştim. Durun bulayım o yazıyı, buralarda bir yerdedir. Tamamdır buldum: 2.37’de İstanbul Bakın 4.30 değilmiş, 2.37’ymiş, yazıyı okumadım ama büyük ihtimal döndüğüm saat falandır. Öyle kalmış aklımda..
Neyse işte, tepedeyim, etrafımda onlarca içkici ama herkes kendi halinde.. Herkesin kendi halinde olması güzel bir şey ama bu kadar güzel bir yerin içkici mekanı olması kötü.. Buraya ailecek gelinmeli aslında, yetkililer buna bir önlem almalı.. Ayın 13’ü olmak üzere.. Değer verdiğim birisinin doğumundan 13 gün sonra, canım ciğerim saydığım kardeşimin ölümünden 5 gün önce… Olmak üzere.. Belki de ölmek üzere… Yalan değil, alışıyorum yavaş yavaş. Senesi dolmak üzere, hala fazlasıyla üzüldüğüm anlar olmuyor değil ama artık normal karşılıyorum. Ölüm sonuçta, hepimize uğrayacak bir gün… Belki bugün belki bir ömür sonra.. Konu bunlar da değil.. Aslında konu yok Beyaz, sadece rahatlamak için çıktım. Aslında çıkıp güzel şehrimin sokaklarında 2. vitesin rölantisinde arkada JoyTürk Akustik ile ağır ağır dolaşacaktım. Sonra dedim neyse al bilgisayarı, çık tepeye, 2 kelam et Beyaz’la. Belki söylemek istediğin ama söyleyemediğin şeyler vardır.
Var mı Beyaz? Sen benim her şeyimi biliyosun, sana bile söyleyemediğim şeyler var mı? Bilmiyorsun… Çünkü ben de bilmiyorum. Şşşt, bu yazıyı eleştiriye çevirelim mi la Beyaz? Böyle ağıııır ağııır bir eleştiri. Belki birilerini kaybettirecek ama birilerini kazandıracak, hayatıma yön verecek, insanların bana bakışını değiştirecek bir eleştiri, ne dersin? Fazla mı yürekli olur, e yürekten yana sıkıntı yok ki, ne kaybederiz? Dediğim gibi, çevremizden birilerini kaybederiz… Peki ya, ne kazanırız? Şöyle güzel kökü sağlam bir duruş? Ne dersin Beyaz, kazanır mıyız? Aslında çevremde gerçekten objektif düşünen akıllı insanlar olsa eminim ki kazanırız da, yok ki Beyaz.. Var olanı da kaybettik zaten… O yüzden bugünlük de boşverelim eleştiriyi.
##
En yıpratıcı olanı ne biliyor musunuz, kavga gürültü falan değil.. Fikir çatışmaları..
Herkes olduğu gibi davransın artık. Zorlamayın hiçbir şeyi, olmuyosa koyverin. Beceremiyorsunuz işte, kendi benliğinizi bastıramıyorsunuz. Haklısınız da, o irade kimde var ki? Kim kendi benliğini gerçekten bastırabilir ki? Doğrudur, yaptığım haksızlık ama huzur aynı zamanda. Peki ya sizin yaptığınız? Sadece haksızlık mı yoksa aynı zamanda işkence mi?
Küçük de bir dipnot, bu yazım yaşımdan büyük hiç kimseye değil, küçüklerime…
Önceki yazım: N'aptın Müdür?