Atasözlerinin de güncellenebileceğinden bahsetmiş miydim size? “Aman Ufuk, hadi oradan, öyle şey mi olur?” dediğinizi hisseder gibi oldum sanki… Olur arkadaşım, sonuçta bu atasözlerini söyleyenler de insandı ve belirli bir zaman diliminde yaşadı. O yüzden bazı atasözleri günümüz şartlarına göre yoğrulabilir, daha doğru hale getirilebilir. Bunlardan birisi de “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”
Eskiden arkadaşlık nasıldı bilmiyorum ama popüler kültürün at koşturduğu günümüzde arkadaşlık kavramı oldukça yüzeysel, hassas ve kırılgan. Artık herkes herkesin arkadaşı. Eskisi gibi arkadaş-dost olabilmek için bazı yaşanmışlıklar gerekmiyor artık, bi’ “Takip Et” butonu ya da “Arkadaş ekle” butonu yetiyor arkadaş olmaya. Bu butondan sonra o kişinin hayatını nasıl yaşadığı hakkında oldukça fazla fikire sahip olabiliyorsunuz. Bu denli değersizleşen bir kavramın atasözünün de ağırlığını git gide kaybettiğini düşünmemizde sakınca yoktur. Peki daha doğrusu ne olmalı bu sözün? Kanımca başlıktaki hali oldukça uygun.
Bana eşini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.
Her ne kadar evlilik kavramı da arkadaşlık kavramı gibi darbeler alsa da kutsal müesseseliğini hala kaybetmiş değil. Özellikle boşanmanın hoş görülmediği kültürlerde ise kutsallığı oldukça kuvvetli durumda. Bu yüzden de evlenecek kişiler eşlerini seçerken ince eleyip sık dokumak zorunda kalıyor. (İstinalar kaideleri bozmaz.) Mevcut toplulumuzda insanların eşlerinden beklentileri de oldukça arttığı için eleğimiz iyice ince ve sıklaşmış durumda. Bunun da en büyük sebebi eskiden hakettiği değeri göremeyen kadınların artık topluma karışmış ve hatta yön veriyor olması. Eskisi gibi kadının görevi eviyle ilgilenip çocuk büyütmek değil artık. Kadınlar sosyal hayatımızın her yerinde vazgeçilmez bir parça olmakta. Sinemaya giderken, konserde eğlenirken, ayaklarınızı denize sallarken yanınızda erkek arkadaşınızı değil eşinizi istiyorsunuz. (Hayattaki en büyük eğlencesi kahvehanede okey atıp ülkenin siyasi sorunlarını çözen kişilerden değilseniz…) Kadınların bu güçlü karakteri onunla hayatını paylaşmak isteyen erkekleri de iyi olmaya zorluyor. Çünkü odun olan yontulmadığı takdirde yalnız kalıyor.
Her iki taraf da birbirlerine ihtiyaçları olduğunu kabullendiği anda dengeli bir ilişki kurulması gerektiği ise aşikardır. Sinemaya gittiğinizde eşiniz aksiyon filmine girerken siz korkuya giremezsiniz, AVM’ye gittiğinizde eşiniz pide yerken siz farklı bir yerde oturup pizza yiyemezsiniz. Yemekler farklı olsa da masalar aynı olmak zorundadır eşler için, aksi halde iki yabancıdan farkınız nedir?
Bu ortak noktada buluşmak içinse hayatınıza aldığınız eşinizi çok dikkatli seçmeniz gerekiyor, siz üzüldüğünüzde onun sizi güldürebilmesi, güldüremese de en azından başka bir şeye gülmüyor olması gerekir. Siz sinirliyken o sakin kalmayı bilmelidir, yüzü düştüyse bunun sebebini tahmin edebilmeniz gerekmektedir. Eş olmak demek evlenip cinsel birlikteliği helalleştirmek değildir. Evlilik eşiniz size bir bardak su getirdiğinde bunu onun görevi saymak yerine ona teşekkür edebilmektir. Evlendiğiniz için her zaman hayatınızda kalacağını sanmak yerine hayatınızdan çıkmaması için her zaman çabalamaktır. Eşinizin kaşının üstünde gözü olduğu söylendiğinde size söylenmişçesine savunabilmektir. Bu örnekler arttırılabilir elbette.
Ben evliliği ip cambazının elindeki sırığa benzetiyorum. Cambazın ip üstünde kalabilmesi için o sırığı dengede tutması gerekir. Sırık çok sağa ya da çok sola gelirse denge bozulur cambaz düşer. Sırığın bir tarafı ağır bir tarafı hafif olursa denge bozulur cambaz yine düşer. O yüzden sırığın tam ortadan tutulması ve iki tarafın da ağırlığının aynı olması gerekir. Arada bir dengesi bozulur gibi olsa da bir tarafın ağırlığı diğer tarafı dengeler ve cambazı ipte tutar. Evlilik de inişli çıkışlıdır ve taraflar birbirlerini dengeleyip tamamladığı sürece mutlulukla devam eder.
Hal böyle olunca hayatınıza alacağınız kişi biraz sizin gibi, biraz size karşı bir karakterde olması büyük önem taşır. Aynı sizin gibi olması hayatınızı çok monotonlaştırır, size tam zıt bir karakter olması ise çekilmez bir hale getirir. Bu yüzden evlilik birbirlerine denk insanlar arasında yapıldığında başarı getirir.
Bu kadar denge gerektiren bir kurumda ise tarafları incelemek karşı taraf hakkında oldukça önemli bilgiler verir. Örneğin bir eşin çok asabi olduğu ilişkilerde diğer eş pasiftir. Tek taraflı çaba gösterilen ilişkilerde çok çaba gösteren kendisini değersizleştirmektedir. Eşinizin yaptığı yanlışlardan siz utanır, doğrulardan siz onurlanırsınız. Eşinizin yaptığı yanlışlara göz yumuyorsanız siz de yanlışsınız demektir. Etrafınıza baktığınızda evlendikten sonra değişen çok insan görürsünüz. Bazıları çok iyiyken daha az iyi, bazıları çok bonkörken pinti, bazıları ise sinirli ve agresifken daha sakin olabilir. Bu değişimin sebebi tamamen eşini yansıtıyor olmasından kaynaklanır. Eşinin onu iyi ya da kötü anlamda yontmasının sonucu olarak bireyler iyi ya da kötü anlamda değişebilir. Tam da bu yüzden yapılacak olan evlilikler de duygular kadar gerçekleri görebilmek, mantıkla bakabilmek de önemlidir.
Kıssadan hissesi ise bana eşini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Önceki yazım: Tanrı Parçacığı