Tanrı Parçacığı

25 Temmuz 2023 (Salı) - 2:21 - Ufuk ÇINAR

 Yarattığı her şeyi güzel yapan ve (ilk) insanı yaratmaya da çamurdan başlayan, sonra onun neslini, hakir bir suyun özünden (spermadan) yaratan sonra onu (tastamam) düzeltip ona kendi ruhundan üfleyen, sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratan O’dur.

Secde Suresi 9. Ayet

Müslüman mısınız? Allah’a ve Hz. Muhammed’e inanıyor musunuz? Muhtemelen cevabınız “Evet, elhamdülillah müslümanım” olacak. (Yarı Türkçe yarı Arapça konuştunuz haberiniz yok.) Bu durumda ruhumuzdaki Tanrı Parçacığını reddedemez, benim bundan bahsetmem neticesinde bana dinsiz muamelesi yapamazsınız. Bunu reddederseniz kafir, bana dinsiz muamelesi yaparsanız yine kafir olursunuz.

Bir kimse din kardeşine kafir derse, bu söz ikisinden birine döner

Buhari, Edeb, 73/Müslim, İman, 111

Neyse şimdi o ufkunuzu biraz açabildiysem yazımı okumaya devam edebilirsiniz, körü körüne inanıp hiç sorgulamıyor ve dininizi ezbere yaşıyorsanız ise zaten bu noktaya gelmeden sayfayı kapatmışsınızdır. Hadi gelelim Tanrı Parçacığına…

Öncelikle evrene değinmek istiyorum, bu denli büyük bir evdende bir kum tanesi kadar bile yer kaplamıyoruz, bakın kum tanesi diyorum. Kum tanesini milyarlarca parçaya bölün, en küçük zerresi kadar yer kaplamıyor bu naciz bedenlerimiz ama yer kaplayan bir şey var, ruhumuz. Neticede Tanrı’nın kendinden üflediği bir ruha sahibiz. Her ne kadar değerini bilemesek de benim, senin, onun, hepimizin içinde bir ruh var ve bu ruh tanrıdan bir parça. (Tanrıyı hep göklerde arıyoruz, ya hepimizin ruhunun toplamı tanrıyı oluşturuyorsa?)

Bu tanrı parçacağı ilk doğduğumuzda tüm ruhumuzu oluşturmaktayken biz büyüdükçe ne yazık ki o küçülüyor, küçülüyor diyorsam fıtratından değil, biz küçültüyoruz. Bunun en basit kanıtı ise bir çocuk ve yetişkin bir bireyin yaratıcılık düzeyleri. Tanrı parçacığı dedik arkadaşlar, büyük yaratıcıdan bahsediyoruz. Tabii ki de yaratıcılıktan vereceğim örneği. Bir çocuğun dünyası, hayata ve olaylara bakışı, olaylar karşısındaki yaratıcı fikirleri bir yetişkinde olsa emin olun dünyanın en büyük mucidi olurdu. Eminim ki bununla ilgili eski büyük mucit abilerimizin pek değerli sözleri vardır ama şuan aklımda herhangi söz bir kalıntısı mevcut değil. Şöyle etrafınızdaki çocukları bir inceleyin, hepsi müthiş fikirlerle ortalıkta dolaşıyor, sorguluyor ve öğreniyor. Büyüdükçe ise bu durum köreliyor, yaratıcılığın yerini mantık, sorgulamanın yerini ezber alıyor. Bu da içimizdeki tanrı parçacığının nasıl küçüldüğünü gösteriyor, en azından benim nazarımda.

Bir diğer kanıt ise korku olabilir, tanrıdan başka bir yaratıcı olmadığını ve onun muhteşem gücünü düşündüğümüzde korkabileceği hiçbir şey olmadığını hepimiz kabul ederiz. Hemen şimdi çocuklara dönelim, hangi çocuk korkar? Hiçbirisi. Korkuyu öğretmediğiniz hiçbir çocuk hiçbir şeyden korkmaz. Oysa ki her yetişkin ya da çocukluktan gençliğe adım atan bireyin tonlarca korkusu vardır. Mesela bir çocuk ilk defa tanıştığı zehirli engerekten (çok zehirli bir yılan türü) korkmaz, ondan kaçmaz ama bir yetişkin değil zehirli engerek, damalı su yılanı (zehirsiz bir yılan türü) görse topukları götüne vura vura oradan uzaklaşır (en azından ben öyle yaparım çünkü yalandan korkmam yılandan korktuğum kadar). Oysa beni hiç yılan sokmadı, hiçbir yılan bana zarar vermedi. Bu öğrenilmiş korku sayesinde içimdeki tanrı parçacağından bir tutam daha kayboldu. Her öğrendiğim yeni korkuda biraz daha, biraz daha ve biraz daha… Derken o tanrı parçacağı çok küçük bir yer kaplar oldu ruhumda, oysa doğduğumda tüm ruhum tanrı parçacıklarıyla doluyken şimdi sayıları belki de bir elin parmaklarını geçmez.

Peki bu tanrı parçacıklarının kaybolmaması için neler yapabiliriz? Tanrı gibi düşünelim hadi, tanrı neyi emreder? İyi bir insan olmayı, güzel ahlakı, kul hakkına girmemeyi, insanlara zarar vermemeyi, merhametli olmayı değil mi? E cevap oldukça basitmiş o zaman, çocuk kalsak yetmez mi?

Önceki yazım: Ne zaman kaybederiz?

Yorum gönder